Bebekindex dergisinin Kasım 2018 sayısı için yazdığım yazı. Orjinal site: http://bebekindex.com/dergiler

 

Hayatımın dönüm noktası kızımı kucağıma aldığım gündü sanırım. Birçok annenin aynı şekilde hissettiğine eminim. Benim için annelik yolculuğumun başlangıcı aynı zamanda bir içsel yolculuğa dönüştü. Hayata dair, kendime dair ve insan ilişkilerine dair hiç bilmediğim şeyler öğrendim ve öğrenmeye devam ediyorum. Kızım 34 aylık ve ben Attachment Parenting (AP) yaklaşımı ile tanıştığımda henüz 6 aylıktı. Açıkçası ilk 6 ayda, AP’den hiç haberim yokken bile ben tamamen bu yaklaşıma göre davrandığımı gördüğümde oldukça şaşırmıştım. Nedenini kısa sürede anladım. AP yaklaşımı tamamen sezgisel bir ebeveynlik deneyimi yaşamanızı sağlıyor ve ben doğumumda da doğum sonrası süreçte de hep sezgisel hareket ettim.
Attachment Parenting Türkçeye “doğal ebeveynlik” olarak çevrilmişse de aslında tam olarak bağ odaklı ve sezgisel ebeveynlik anlamına geliyor. 8 tane yol gösterici ilkesi var. Bunlar: Hamilelik, doğum ve ebeveynliğe hazırlık, sevgi ve saygıyla beslemek, bebeğin ihtiyaçlarına kulak vermek, tensel yakınlık, gece boyunca ebeveynlik, istikrarlı ve devamlılık arz eden ilgi, pozitif disiplin uygulamak, kişisel yaşamda  ve aile hayatında denge kurmak. Bu ilkeler aslında çok derin içeriklere sahip ve her ailede uygulama anlamında bambaşka şekilde hayat bulabilir. Bunun yanında ben AP yaklaşımını benimsiyorum, diyebilmek için bütün ilkeleri dört dörtlük uyguluyor olmak da gerekmiyor. Herkes kendi ailesine, kendisine ve çocuğuna en iyi gelecek yolu çizme konusunda özgür. Benim en çok zorlandığım kısım ise aile içindeki dengeyi sağlamak oldu. Sanırım günümüz çekirdek aile yapısında birçok anne benim gibi bebeğini tek başına büyütürken evine, eşine ve kendine yetebilmek için çırpınıyor. Her ne kadar bu dengeyi tam olarak kuramasam da çocuğumla ilişkimde AP yaklaşımının bize kazandırdığı uyum ve esneklik üzerimdeki birçok baskıdan kolayca kurtulmamı sağladı. Örneğin bebeğim her zaman memede uyumak isteyen bir bebekti ve öyle uyumasından ben de memnundum. Çünkü gece uykumuz bölünmüyordu. Emip uykusuna devam ediyordu ve ben de hiç gözümü açmadan emzirebiliyordum. Bu noktada ikimiz için de doğru yol ikimizi de mutlu eden şekilde memede, benimle aynı yatakta uyumasıydı. Ben etrafımdaki “Aman seninle uyumaya alıştırma, kokuna alışır hep seni ister!” gibi baskıcı söylemleri AP sayesinde kolayca duymazdan gelebildim. Biliyordum ki her bebek farklıydı, bebekler gece boyunca ebeveyn desteğine ihtiyaç duyabilir ve tensel temas arayabilirlerdi. Emmek sadece karnını doyurmuyor, ruhunu da doyuruyordu. Uzun süre benimle memede uyuyan kızımın hem alerjisi hem de duyusal hassasiyeti olduğunu anladık sonraları. Yani onun için içgüdüsel bir ihtiyaçtı bu ve ben dış seslere kulak verip iyi ki onun ihtiyacını görmezden gelmemiştim. “Aynı yatakta yatma, çok zor ayırırsın.” diyenlere cevaben de kızım kendi kendine bir gün “Ben artık kendi odamda uyuyacağım.” diyerek odasına geçti ve bu süreçte hiç zorlanmadık. Çünkü artık hazırdı, bana ihtiyacı kalmamıştı.
Bütün ilkelerin, önerilerin, yöntemlerin ötesinde benim aslında iki tane pusulam var: Biri içgüdülerim (sezgilerim), diğeri de çocuğumun ihtiyaçları. Bunları izleyerek şefkatle ve sevgiyle attığım hiçbir adım beni bugüne kadar yanıltmadı.

AP’in en çok önem verdiği konulardan biri de çocuklarımıza koşulsuz sevgi ve kabul vererek empati yapabilmek. Sanırım zaten en derin ilişkilerin temelini oluşturan ögeler de bunlardır. Hayatımız boyunca bizi olduğumuz gibi kabul edip sevecek ve bizi anlayabilecek birilerini ararız. Çocuğumuz için doğduğu andan itibaren “güvenli liman” olabilmek,  onun dünyayı güvenli bir yer olarak algılamasında önem arz eder.

Geçtiğimiz ay uzunca bir şehir dışı ziyaretimiz oldu ve kızım babasından ilk defa bu kadar uzun süre ayrı kaldı. Gece olduğunda uyumak istememeler, ağlamalar, giyinmeyi reddetmeler başladı. Bir gece yine odamıza çıktık. Karşısına oturdum. “Ne istiyorsun kızım?” dedim. Pijamasını giymek ve bez takmak istemediğini, üzerine de elbise giymek istediğini söyledi.
“Peki kızım, nasıl istersen; uyumak zorunda değilsin uykun yoksa.” dedim. “İstediğin elbiseyi de giyebilirsin. Bezini de takmayalım.” dedim. Ne de olsa dünyanın sonu değildi. O an yüzü aydınlandı. Yüzüme baktı ve koşup boynuma sarıldı. “Annecim seni çok seviyorum.” dedi. (“Beni dinlediğin için, isteklerime saygı duyduğun ve beni anladığın için teşekkür ederim.”demekti bu bence). Sonra ben başka hiçbirşey yapmadan, bezini getirdi, “Giyelim.” dedi. Pijamalarını giymek istedi. Daha sonra babasını özleyip özlemediğini sordum ve çok özlediğini söyleyerek kucağımda bir süre ağladı. Rahatladıktan sonra da uyudu. Eğer kendi istediklerimi yaptırmak için onunla inatlaşsaydım bütün gecemiz krize dönüşebilirdi. Asıl sebebi, baba hasretini gözden kaçırabilirdim. Bana bu içgörüyü kazandıran, koşulsuz kabul verebilmeyi, davranışların altında yatan ihtiyaçları farketmemi, öfke anlarında çocuğumla bağlantıda kalabilmemi sağlayan AP yaklaşımı oldu.
Şimdi 34 aylık, uyumlu, empatik, bedeninin ihtiyaçlarının ve duygularının çok farkında olan, mutlu, özgüvenli bir kızım var. Bizim için özellikle uyku, beslenme, alt değiştirme, banyo gibi temel ihtiyaçlar fiziksel olarak bu ihtiyaçları karşılamanın çok ötesinde birer iletişim ve ilişki fırsatı. Bu yüzden de ben ne yedirmek için ne uyutmak için ne de diğer ihtiyaçlarını giderebilmek için savaş verdim. Ona sadece bu ihtiyaçlarını güvenle, sevgi ve saygıyla giderebileceği uygun ortamları yarattım. Ben o anda paylaştığımız duygulara yoğunlaştım. Teslim oldum, kendimi ona bıraktım. O da daha kollarıma geldiği ilk andan itibaren bana teslim olmuştu zaten. Kendimizi birbirimize bıraktığımızda herkesin sorun olarak gördüğü, “-meli, -malı”larla tanımladığı şeyler bizim için sorun olmaktan kilometrelerce uzaktı. Bu yüzden ilişkimiz güvene dayalı ve birbirimize karşı dürüst ve anlayışlıyız. Mükemmel değiliz, çokça hata da yapıyoruz ve ben hem kendimi hem de kızımı olduğumuz gibi kabul ediyor ve seviyorum. Telafiler her zaman mümkün, bunu unutmuyorum.
Bana bunu kazandıran yani özşefkati öğreten de yine AP oldu. Nedir bu Attachment Parenting diyenler, http://www.attachmentparentingturkiye.com başta olmak üzere doğru kaynaklardan ve başlangıç olarak W. Sears’ın Doğal Ebeveynlik kitabını okuyarak kendilerine uygun olup olmadığına karar versinler derim. Çünkü her ailenin yolculuğu farklı. Başkalarının tecrübeleri örnek olabilir ama bana uygun veya değil kararını vermek için bence asla yeterli değil. Dilerim ebeveynlerin daha çok sezgilerine ve çocuklarının doğalarına güvendiği, barış dilinin daha yaygın olduğu, sevgi ve şefkatin hüküm sürdüğü nesiller yetiştirebiliriz.

3 Thoughts to “BENİM GÖZÜMDEN ATTACHMENT PARENTING”

  1. Her yazınızda olduğu gibi yine içimi aydınlattınız. İçimde adını koyamadığım o huzursuzluğu okudukça anlıyor ve çözmeye yakınlaşıyorum sayenizde.Çoçuğum doğduğundan beri herkesin her konuda bir fikri hatta baskısı var. Kucağında uyutma, hergün yıkama, öyle giydirme, böyle besleme. Ama ben hissettiğim ve bebeğimi huzurlu gördüğüm şeyleri yapmak istiyorum. Meğer tam da sizin dediğiniz gibiymiş bizim durum. Ben çok mutlu bir bebeklik ve çocukluk geçirmedim çünkü annem ve babam mütemadiyen birbirini yerdi. Annem sezgilerini, beni değil çevreyi dinleyenlerdendi. Hep elalem ne der diye yaşadığı için beni cezalandırdığında, beni dövdüğünde, küstüğünde hatta dediklerini yaptırmak için bayılma numarası yapıp aklımı başımdan aldığında ne kadar yaralandığımı göremedi. Hatta gözlerinin önünde aynı binada kuzenim tarafından yıllarca uğradığım cinsel istismarı bile farkedemedi. Ben de söyleyemedim çünkü annem babam benim güvenli limanım değildi.25 yaşında hala kendimi iyileştirebilmiş değilim ama ben oğluma bunların hiçbirini yaşatmak istemiyorum. Varsın yıllarca kucağımda uyusun, kırsın döksün koştursun ama geri dönüp baktığında hayatının en güzel yılları keşkelerle dolu olmasın. Sanırım içimi dökmeye ihtiyacım vardı kusura bakmayın. Çok teşekkür ederim güzel yazılarınız için. Allah sizi iyilerle karşılaştırsın.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.