Meme reddinin fiziksel birçok nedeni olduğu gibi, duygusal sebepleri de olabilir. Bebeklerin içgüdüsel hareket ettiğini ve özellikle erken çocukluk döneminde ihtiyaçlarının olabildiğince hızlı şekilde giderilmesi gerektiğini daha önce birçok defa vurgulamıştım. Meme reddinin sebeplerinden biri de bebeğin içgüdülerini yok sayan, ihtiyaçlarını zamanında gidermeyi engelleyen uygulamalardır.

Bunlardan ilki saatli emzirmedir. Bebek özellikle sadece anne sütü ile beslendiği ilk 6 ayda ve sonrasında da en az 2 yaşına kadar ne zaman acıkma sinyali verirse o zaman emzirilmelidir. Karşımızdaki bir bebek dahi olsa, içgüdüleri ile ne zaman beslenmesi gerektiğinin kararını kendisi verebilir (tıbbi sorunları yoksa). İlk 4-6 hafta bebeğinin şekerinin çok hızlı düşebileceği ve sarılığının yükselebileceği zamanlarda ve uzamış sarılık durumu varsa sarılık bitene kadar 1,5-2 saati aşmadan bebek emzirilmeli, bunun dışında da bebek her istediğinde memeye alınmalıdır. Bir bebeği ihtiyaç duyduğunda bir şekilde oyalar, bekletir ve kendi belirlediğiniz saatlerde emzirmeye başlarsanız, bebeğinizle aranızdaki iletişim zarar görebilir. Bebeğiniz size açlık sinyalleri gönderdiğinde sizinle bir nevi konuşuyor aslında ve siz ona hayır şuan seni besleyemem demiş oluyorsunuz. Biraz empati yapmak gerekirse, karnınızın çok aç olduğu bir anda yemek yemenizin engellendiğini ve sadece karşınızdakinin istediği zamanlarda yemek yiyebildiğinizi düşünün. Hapishane gibi değil mi?

Onun bir bebek olması en temel ihtiyaçlarının zamanına karar veremeyeceğini göstermez. Bebeğiniz saatli beslenmeye bir süre sonra alışacaktır ve artık sizin için hayat çok daha düzenli hale gelebilir. Bebek bir süre sonra o saatler dışında açlık sinyali vermemeye başlar çünkü verse de annesinin görmezden geleceğini biliyordur. Bu uygulama bu yüzden anne ile bebek arasındaki bağa ve iletişime ciddi şekilde zarar verebilir. Bu arada genellikle anneler beslenme saati gelene kadar bebeği oyalayabilmek için emzik kullanırlar. Emzik emmek de meme reddine sebep olabilir. http://www.bidunyacocuk.com/meme-reddi/

Bebek bir süre sonra emzirme saatleri geldiğinde de beslenmek istememeye başlayabilir. Aradaki güven bağı zedelendikçe bebek annesinin memesinde aradığı huzuru, güveni ve ilgiyi bulamayabilir. Bu süreçte genellikle bebek yeterli oranda emerek anne sütünü arttıramadığı için de annenin sütünde azalma olur ve mama – biberon devreye girer. Bunlar da zaten emzik gibi emzirme sürecini sekteye uğratan ve meme reddine zemin hazırlayan uygulamalar olduğu için, bebek memeden daha çok uzaklaşır.

İkinci konu ise uyku eğitimi. Aslında saatli emzirme ile neredeyse aynı etkilere sahiptir. Uyku eğitimleri de bebeğin ihtiyaçlarını görmezden gelen uygulamalardır. Bebek memede/kucakta uyumak ister, anne bebeği yatağına yatırır, ağladığında ya tepki vermez, ya kucağına alıp sakinleştirip geri koyar ya da sırtına pış pış yapar. Bunların hiçbiri özünde birbirinden farklı değildir. Çünkü anne bebeğe ihtiyacı olanı (meme/kucak) vermeyip aralarındaki iletişime zarar vermiş olur.

Uykusu gelen bebek önce esner, gözlerini ovuşturur, kulağını tutar, dikkatini ve odağını kaybeder, uyumaya götürülmezse de ağlamaya başlar. Bir bebeğin ağlaması bazen bir şeylere geç kaldığınızın işaretiyken bazen de temel ihtiyaçları dışındaki şeyleri beden dili ile anlatamayacağı için direk olarak ağlama ile anlatmaya çalışabilir. Mesela bulunduğu ortamdaki kalabalıktan veya uyaranlardan rahatsız olan bebek birden bire ağlamaya başlayabilir. Ya da basitçe bir gaz sancısı geldiğinde ağlayarak derdini anlatmaya çalışabilir. Bebeklerin ağlayarak iletişim kurması normaldir. Önemli olan onu susturmanız veya hiç ağlatmamanız değil, ağladığında altındaki ihtiyacı görebilmek ve giderebilmektir.  Bu yüzden bebeğiniz ağladığında onu kucağınıza alıp sevgi ve şefkatle sarılırken, önce meme vermelisiniz. Birçok duygusal ve fiziksel ihtiyacını memede giderdiği için büyük ihtimalle sakinleşecektir. İstemiyorsa zaten memeyi kabul etmez. Bu sırada bebeğinizin neden ağlıyor olabileceğini de anlamaya çalışın. Aksi halde ağlamaları durdurmanız mümkün olmaz. Özellikle lohusalık döneminde bebeğin ağlamaları karşısında kendini çaresiz hisseden yeni anneler, bebeğinizi her kıpırtısında memeye alın, kucağınızdan mümkün olduğunca az indirin ve olabildiğince rahat olmaya çalışın. Bebeğiniz için bu dünyada olabileceği en güvenli ve en huzurlu yer sizin kucağınız. Siz onun için dünyanın en iyi en güzel annesisiniz. Bu günler o kadar hızlı gelip geçecek, koynunuza sığmadığı ve gelmek istemediği günler o kadar çabuk gelecek ki şaşıracaksınız.

Harward üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre bebeklerin ağlamalarına hemen cevap vermeyi engelleyecek şekilde bebekleri ayrı yataklarda ve hatta ayrı odalarda yatırmak, yetişkinlikte travma sonrası stres bozukluğu ve panik bozukluklarına sebep olabilir, ayrıca bu erken ayrılığın etkileri ile ortaya çıkan stres bebeklerin beyninde değişikliğe yol açar ve yetişkinlikte strese karşı daha hassas olmalarına sebep olur.  Araştırmacılara göre Amerikan çocuk yetiştirme uygulamaları çocukların bağımlı olarak büyümeleri korkusundan etkilenmektedir. Ancak yanlış yoldadırlar, çünkü fiziksel temas ve güvence çocukların kendi başlarına hareket etmeye başladıklarında daha güvenli olmalarını ve daha iyi yetişkin ilişkileri kurmalarını sağlar.(1)

Darcia Narvaez’e göre bir bebek yoğun stres altında kaldığında bu durum henüz bağlantı noktaları oluşmaya devam eden bebeğin beynindeki sinapsların zarar görmesine sebep olur. Kortizol hormonu salgılanır. Aşırı olduğu durumlarda, sonuçlarını hemen belli etmeyecek şekilde nöronların ölmesine yol açar. Miadında doğan (40-42 haftalık) bir bebeğin beyninin sadece %25’i gelişmiştir ve hızlı bir gelişim sürecindedir. İlk yılın sonunda ortalama üç katına çıkacak şekilde büyüme gösterir. Bu aşırı stres yaşadığı durumlar sırasında hangi nöronların bağlantılarının oluşamadığını veya silindiğini kim bilebilir ki? Böyle stresli bir deneyimin yıllar sonra ne gibi eksikliklere sebep olabileceğini nereden bilebiliriz? (2)

Bebeklerle iletişim söz konusu olduğunda beden dili ve ağlamadan söz ediyoruz. Bebek genellikle önce beden diliyle ihtiyacını anlatmaya çalışır, eğer anlatamazsa ağlamaya başlar. Genellikle ağlama bebeğin son raddeye geldiğinin işaretidir. Mesela acıkma sinyalleri ilk üç aylık dönemde bebeğin olduğu yerde kıpırdanması, ağzını açıp kapaması, aranması, hareketlenmesi, elini ağzına sokması gibi hareketlerdir. Bunlara cevap alamazsa ağlamaya başlar. Ağlarken memeyi tutamayacağı için de annenin önce bebeği sakinleştirmesi, sonra memeye alması gerekir. Bu da her iki taraf için stres seviyesini arttırır. Bebek ağlarken kortizol yani stres hormonu salgılar. Aynı şekilde anne de bebeğin ağlaması ile strese girer. İki taraf karşılıklı olarak birbirini bir kısır döngünün içine çeker. Bebeğinizi ağlarken susturamadığınız ve babasının gelip kucağına aldığı gibi susturduğu en az bir kez sizin de başınıza gelmiştir. Sonrasında gelen “ben iyi bir anne değilim, çocuğumun ağlamalarını dindiremiyorum” duygusu da anneyi daha depresif bir ruh haline sürükler. Bu yüzden bazı kaynaklar annelerin duygu durumunu bebeğinkinden önde tutarak, ağlatarak uyutma metotlarını önermektedirler. Bebeğe verebileceği uzun ve kısa dönemli zararlar göz ardı edilir, çünkü mutlu ve uykusunu almış bir anne her şeyden daha önemlidir. Aslında sorun bebek gece deliksiz uyku uyumazsa veya yatağında kendi kendine uyumazsa annenin mutsuz olacağı ve bunun başka bir çözümü olmadığı algısının çevre tarafından bize dayatılmasıdır.  (Daha detaylı bilgi için: http://www.bidunyacocuk.com/363-2/)

İşte uyku eğitimleri, bütün bu verebilecekleri zararların yanında, bebeğin memeyi reddetmesi ile de sonuçlanabilir. Yani meme reddi bu durumda bebeğin fiziksel olarak gösterdiği ama aslında duygusal bir tepkidir.

Bir diğer sebep de anne ve bebeğin uzun süreli ayrılığıdır. Özellikle bebeğin güvenli bağlanma yaşadığı ilk yıl içinde, bağlanma figüründen geceyi ayrı geçirmesi bebek için travmatik olabilir. Mecburi durumlar elbette olabilir (sağlık sorunları gibi). Bu gibi durumlarda bebeğe durumu eğer mümkünse öncesinde anlatmak ve bir araya gelindiğinde de yine duygularını aynalayarak ve durumu anlatarak bebekten özür dilemek, onu sevdiğini ve tekrar ayrı kalmamaları için elinden geleni yapacağını söylemek çok etkili olacaktır. Anlamayacağını düşünmeyin. En küçük bebek bile sözlerinizi anlamasa dahi hislerinizi anlayacaktır. Telafiler elbette mümkün ancak baştan ayrı kalmamak adına her türlü önlemi almak ve şartları zorlamak bebek açısından en doğru yaklaşımdır. 1 yaşından sonra da yaşı ile orantılı olarak (bazı kaynaklar yaşı +1 gün olarak belirtir) ayrı kalınabilir. Ancak bunun her bebek için aynı şekilde işleyeceği garanti değildir. Mesela “high need” diye tabir edilen bir bebeğiniz varsa, birkaç saatlik ayrılığa bile katlanamayabilir veya ayrılık ansiyetesi yaşadığı bir atak dönemine denk gelirse ayrılık travmatik olabilir. Bu travmaların sonucunda diğer duygusal yaraların yanında meme reddi de (yine duygusal bir tepki olarak) görülebilir. Her zaman bu ayrılıkların sonucunu o an almayabilirsiniz. Yani döndüğünüzde bebeğiniz bariz bir tepki vermeyebilir. Memeyi bırakmayadabilir. Ancak biliyoruz ki bu tür travmalar yıllar sonra dahi gün yüzüne çıkabilir. Etkilerini tahmin etmek çok güç olabilir.

Son olarak plansız/istenmeyen gebeliklerin sonrasında doğan bebeklerde meme reddi görülebilir. Plansız gebeliklerde doğum sonrası depresyon görülme olasılığı daha yüksektir. (3) Doğum sonrası depresyon ise anne bebek bağlanmasında uzun süreli sorunlara yol açabilir. (4)

Annenin yaşadığı depresyon ve bebeği ile yaşayacağı bağlanma sorunları özellikle lohusalık döneminde emzirme ilişkisini sekteye uğratarak bebekte meme reddine yol açabilir. Bazen de memeye isteksizliğin arttığı (3.-4.) aylarda annenin de isteksizliği ile emzirme süreci son bulabilir. Bu süreçte anneye doğru destek verilmesi çok kritiktir. Ailesinden yeterli desteği göremiyorsa veya gördüğü destek ile dahi bu duygulardan arınamıyorsa anne profesyonel destek almayı düşünebilir. Çünkü bu dönemdeki bağlanma sorunları ve annenin yaşadığı depresyon ve stres, anne çocuk ilişkisinin ileriki yıllarında da sorunlara yol açabilir.

Hamilelik hazırlığı döneminden 15 yıl sonrasına kadar anne çocuk iletişimini ölçen bir araştırmaya ilk bebeklerini bekleyen 373 ebeveyn ile tecrübeli 472 ebeveyn katılmış. İlk çocuklarını bekleyen anneler arasında beklenmeyen hamilelikler, doğum sonrası yüksek depresif semptomlara ve ilk üç yılda da yüksek ebeveyn stresine sebep olmuş. Araştırma sonuçlarına göre annenin erken dönemde yaşadığı duygular ileriki yaşlardaki anne çocuk ilişkilerine de yansır. Annenin ilk üç yılında yaşadığı yüksek depresyon, çocuk 15 yaşına geldiğinde negatif anne çocuk ilişkisine sebep olabilir. Plansız bir hamilelik dahi olsa, annelere ilk üç yıl içinde ebeveynlikte başa çıkma yetileri ile ilgili verilecek destekle bu uzun dönemli olumsuz etkilerin önüne geçilebilir. (5)

Kaynaklar:

  1. https://news.harvard.edu/gazette/story/1998/04/children-need-touching-and-attention-harvard-researchers-say/
  2. https://www.psychologytoday.com/us/blog/moral-landscapes/201112/dangers-crying-it-out
  3. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3701312/
  4. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/16937313
  5. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5293288/

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.