Süt üretimine yardımcı iki tane hormon vardır. Prolaktin ve oksitosin.
Prolaktin hormonu hamilelikte yükselmeye başlar, süt bezlerinin oluşmasına ve gelişmesine yardımcı olur. Ancak hamilelikte yükselen progesteron ve östrojen, prolaktinin süt salgılamasını engeller. Doğumun ardından progesteron ve östrojen hızlı bir şekilde düşer ve prolaktin süt salgısına başlar.
Bebek emdiği zaman kandaki prolaktin yükselir. Bebek emmeye başladıktan sonraki 30 dakika boyunca kandaki prolaktin seviyesi en yüksek değerindedir. Bebeği emzirmenin en önemli etkisi de işte budur, bir sonraki emzirme için süt üretimini destekler. Geceleri prolaktin daha fazla üretilir, bu yüzden özellikle gece emzirmesi süt üretiminin devamlılığı için önemlidir. Prolaktin aynı zamanda anneyi rahatlatır ve uykusunu getirir. Bu yüzden gece emzirirken de anne dinlenebilir.
Oksitosin ise sütün inmesini sağlayan hormondur. Mutluluk hormonu olarak da düşünülür ve bir annenin bebeğine şefkatle ve sevgiyle bakarken, dokunurken, beslerken hissettikleri bu hormonu harekete geçirir. Stres hormonu oksitosin hormonunu baskılar ve sütün iniş ivmesi azalır. Eğer anne desteklenir ve rahatlaması sağlanırsa sütün akışı normale döner. Anne ve bebeğin bir arada olması ve ten temasında bulunmaları oksitosin salgılanması açısından çok önemlidir. Oksitosin ilk günlerde rahmin kasılmasına sebep olarak kanamayı azaltır. Bu yüzden annelerin ilk günlerde bebeklerini emzirirken rahimde ağrı hissetmeleri normaldir.
Oksitosin aynı zamanda stresi azaltarak sakin kalmayı sağlar. Bu sebeple anne ile bebek arasında duygusal yakınlık oluşmasını sağlar ve bağlanmayı destekler.
Anne sütünde feedback inhibitor of lactation (FIL) adı verilen bir madde bulunur ve bu madde memelerdeki anne sütü üretimini kontrol eder. Bazen eğer bebek tek memeden besleniyorsa bir meme süt üretmeyi bırakırken diğer meme üretime devam eder. Bunun sebebi her iki memede ayrı ayrı bulunan bu kontrol mekanizmasıdır. Eğer meme boşalmazsa, bu madde memedeki üretimin durmasını sağlar böylece o memenin çok dolmasını engelleyerek memeyi zararlı etkilerden korumuş olur.
FIL bebeğin memeden emdiği yani ihtiyacı olan süt miktarını ölçerek buna göre üretim yapılmasını sağlar. Süt üretiminin oturduğu (meme terbiyesinin gerçekleştiği) süreçten sonrası için özellikle bu mekanizma çok önemlidir. Çünkü ilk zamanlarda süt üretimini doğrudan etkileyen prolaktin, bu dönemden sonra artık süt miktarını kontrol etmez.
Özetle, memeler yeni doğum yaptığınızda ne kadar çok prolaktin salgılanırsa o kadar çok süt üretir. İlk zamanlar kontrolsüz süt üretiminin sebebi de budur. Zamanla süt miktarını belirleme görevini prolaktin yerine FIL mekanizması devralır ve memeler ne kadar boşalırsa o kadar süt üretilmeye başlar. Bu mekanizma aslında bize şunu söylüyor. Bebek talebi doğrultusunda her istediğinde emzirilirse, memeler yeterli sütü üretecektir. Ancak bebeğe özellikle ilk 6 aylık dönemde anne sütü dışında verilecek her şey (mama, su, ek gıda, emzik), bebeğin daha az anne sütü almasına, bu da süt üretiminin azalmasına sebep olacaktır. Aynı şekilde uyku eğitimleri de bebeğin gece emme ihtiyacını göz ardı ettiği için bebeğin ihtiyacı oranında süt üretilmesini engelleyecektir. Süt üretiminizi sekteye uğratacak her türlü uygulamadan kaçının ve bebeğinizi her talep ettiğinde emzirin.
Kaynak: Infant and Young Child Feeding (WHO 2009)