Benim çocukluğumda evde radyo ve kasetçalar dinlenirdi. Kasetlerim vardı, kurşun kalemin arkasıyla başa sarar sevdiğim şarkıları tekrar tekrar dinlerdim. Çocukluğumuz okul sonrası akşam ezanına kadar sokakta koşturarak geçer, tatil günleri ise sadece yemek yemeye eve girerdik. Komşu teyze elimize salçalı ekmek verir, hem ip atlar hem yerdik. Bahçede piknik yapardık, bebeklerimizi dizer evcilik oynardık. Gece karanlığında renkli istop oynar, renkleri karıştıranlara kahkahalarla gülerdik. Bisiklet sürmeyi çok severdik. Bisikleti olmayanlara “Bir tur” verir dönüşümlü binerdik. Bütün sokaklar bizimdi, nadiren araba geçerdi. İki sokak aşağıdaki komşuları bile tanırdık, oynamaya gidince annemizin gözü arkada kalmazdı. En sevdiğimiz atıştırmalık tuzlu salatalıktı. Ağaçlara tırmanır, düşeriz diye korkmazdık. Ayağımız toprağa basardı. Kavga da etsek kendi aramızda çözer barışırdık. Birbirimizin evine balkondan girer çıkardık, komşunun evinde yemek yemek kendi evimizde yemek gibiydi, kimse yadırgamazdı. Sanki bütün gün oynamamışız gibi gün sonu eve girmek istemezdik. Annelerimiz camdan çıkıp bize seslenince, “anne ne olur 5 dakika daha” derdik. Ben çocukluğumda televizyon izlediğimi hiç hatırlayamıyorum. Evimizde televizyon vardı ama nadiren açılırdı. Akşam yatmadan önce herkes odasına çekilir kitap okurdu. Gözümün önüne hep annemle babamın yatak odalarında yatmadan önce kitap okuyuşları geliyor. Bana kazandırdıkları en güzel alışkanlık bu olmalı. (Çok teşekkür ederim bunun için.) Evdeki herkes kitap okuyunca sizin için de normal olan bu oluyor. Ben de yatağıma oturur uykum gelene kadar kitabımı okur, sonra da günün yorgunluğu ile uyuyakalırdım.

Şimdiki çocukların doğduğu dünya bundan çok farklı kabul ediyorum. Bu mahalle hayatı, sokak oyunları, özgürlük belki imkansıza yakın. Ama her şeye rağmen çocuklarımızın ekrana maruz kalma sürelerini en azından belli bir yaşa gelene kadar kısıtlayabileceğimize inanıyorum. Biz bebeğimiz olduktan sonra televizyonu evden kaldırma kararı aldık. Bu hem kendimiz hem bebeğimiz için iyi olacağına inandığımız bir şeydi. Televizyonu kaldırdığımızda onunla beraber her ay para ödediğimiz kablolu televizyon kanallarını da iptal ettirdik. Bütçemize de iyi geldi. Evimizde zaten bilgisayar ve internet vardı, bebeğimiz uyuduktan sonra eşimle istediğimiz filmi izleyebiliyorduk. Hala bu şekilde devam ediyoruz. Yaklaşık 2 yıldır evimizde televizyon yok.

Beni aslında televizyon ile ilgili rahatsız eden bir başka şey de evin herkesin televizyonu rahat görebileceği şekilde düzenlenmesi ve çocukların normal bir yaşam odasının böyle görünmesi gerektiğini düşünerek büyümesi. Eskiden koltuklar birbirine ve dışarıya bakardı. Eve misafir geldiğinde sohbet edilir, türküler söylenir, çocuklar bir odada beraber oyunlar oynardı. Mesela ben çocukken bayramlarda babaannemlere giderdik. Ev mutlaka dolu olurdu. Bütün çocuklar oturma odasında toplanır, sıcak soğuk, isim şehir, öt kuşum öt gibi oyunlar oynardık. Hava sıcaksa bahçede salıncağa biner, top oynardık. İçeride birileri saz çalar türkü söylerdi, herkes eşlik eder eğlenirdi. Bu yüzden bayramlarda babaannemlere gitmeyi çok severdim. Şimdi misafirliğe veya bayram ziyaretine gidildiğinde evlerde televizyonlar açık oluyor ve çocuklar da yetişkinler de televizyon izliyor. Sesi kısılsa bile arkada mutlaka çalışıyor. Çocuklar ellerinde anne babalarının telefonları, oyun oynuyor veya çizgi film izliyorlar. Ne kadar kısa sürede nereden nereye gelmişiz diyorum. 20 sene alt tarafı ama teknoloji hepimizi ele geçirmiş durumda.

Önce Türkiye’de internet kullanım oranlarına bakalım. İnternet erişimi olan bireylerin (16-74 yaş) oranı 2016 yılında %61,2 iken, 2017 yılında bu oran %66,8 olmuş. 2017 yılı nisan ayında hanelerin %80,7’si evden internete erişim imkanına sahip olmuş. Yani her 10 evden 8’inde internet var. (1)

Peki çocukların ve bebeklerin ekranla tanışmaları ne zaman olmalı?

Öncelikle araştırmalar gösteriyor ki 5 yaşın altında çocukların ekrandan öğrenecekleri çok sınırlıdır. 6-14 ay aralığında bebeklerin ekran ilgilerini çeker ve ekranda gördükleri bazı şeyleri taklit edebilirler (öğrenmezler). 18 aydan itibaren de basit serileri hatırlayabilirler. Ancak 2 yaşını doldurduktan sonra ekranda gördüklerinden anlam çıkarmaya başlarlar. Ancak çocuklar ekranda gördükleri bilgileri gerçek hayata adapte etmekte zorlanırlar. Bu yüzden bu yaşlarda da ekrandan bir şeyler öğrenme ihtimalleri çok düşüktür. Bunun aksine ebeveynleri veya bakım verenleri ile birebir yüz yüze iletişim kurmak yoğun bir şekilde öğrenmelerini sağlar. Gerçek insanlarla, gerçek zaman ve mekanlarda, gerçek hayatta tecrübe ederek öğrenmek hem daha zengin hem de daha kolay bir öğrenme süreci sağlar.

2 yaşından sonra ise interaktif yani çocuğun katılımını sağlayan ve zengin öğretici içeriğe sahip ekran süreleri dil becerisi için faydalı olabilir. Özellikle interaktif e-kitaplar 24 ay ve üzeri çocuklar için ebeveyn ile beraber aktif katılımlı şekilde kullanıldığında dil gelişimine katkıda bulunabilir. Ancak elbette yüz yüze ve canlı bir etkileşimle öğrenmenin yerini tutamaz.

Özellikle 12 aydan küçük bebeklerde günde 2 saatten fazla ekran süresinin konuşmada gecikmelere neden olduğu görülmüştür. Arka planda uzun süreli televizyona maruz kalmak da 5 yaşından küçük çocuklarda dil gelişimini, dikkat yeteneğini, bilişsel becerilerini ve yürütücü işlevlerini olumsuz etkiler.

İki yaş üzerindeki çocuğunuz ile verimli ekran zamanı geçirmek isterseniz,

  • Çocukla beraber oturup aktif şekilde konuşarak izlemelisiniz,
  • Seçtiğiniz içerik zengin ve öğretici olmalı,
  • Dokunmatik ve interaktif ekran kullanımı ile yaratıcılığını desteklemelisiniz.
  • Aile zamanlarında (özellikle yemeklerde) ve kamuya açık alanlarda ekran kullanımına izin vermemelisiniz.
  • İçerik seçimini beraber yapmalı ve neden o içeriği seçtiğinizi ve ne kadar süre izleyebileceğini açıklamalısınız.

Fiziksel olarak ne gibi zararlar verir? Kanada’da 2009’da yapılan bir araştırmaya göre günde sadece 1 saat televizyon izleyen çocukların, izlemeyenlere göre fazla kilolu olma ihtimalleri %50 daha fazladır. 2012 de yapılan sistematik bir incelemeye göre ise özellikle 2-6 yaş aralığında günde 1 saat televizyon izleyen çocukların yeme alışkanlıklarının olumsuz şekilde etkilendiği görülmüştür. (2)

Amerikan Pediatri Akademisi bununla ilgili 2016’da yeni bir yönerge yayınladı. Buna göre ailelere ekran kullanımı hakkındaki önerileri şunlardır:

  • 18 aydan daha küçük çocuklar için ekran kullanımını video konferanslar dışında tamamen engellemelisiniz. 18-24 ay aralığında yüksek kaliteli içeriğe sahip programları çocuğun anlamasına yardımcı olacak şekilde yanında olup anlatarak kısa süreli izleyebilirsiniz.
  • 2-5 yaş arası çocuklar için günlük ekran süresi 1 saati aşmamalıdır. Aynı şekilde çocukla berber izlemeli, içeriği yüksek kaliteli programlar seçmeli ve ekranda gördüklerini gerçek hayata adapte edebilmesi için yardımcı olmalısınız.
  • 6 yaş ve üzeri çocuklarda medya kullanımını ve içeriklerini kısıtlamalı ve sağlığı için gerekli olan uyku ve fiziksel aktivite gibi davranışların yerini almamasına özen göstermelisiniz.
  • Beraber medyadan uzak zamanlar ve yerler belirlemelisiniz. Yemek zamanları, arabada olunan süreler, yatak odası gibi…
  • Online vatandaşlık ve güvenlik hakkında sürekli olarak konuşmalı ve online veya offline, insanlara saygı ile yaklaşması gerektiğini öğretmelisiniz. (3)

Maalesef internet/ekran bağımlılığı günümüzde gençler arasında git gide artmakta. 2012’de yapılan bir araştırmaya göre İngiltere’de bir genç günde ortalama 6 saatini, Kuzey Amerika’da ise ortalama 8 saatini ekrana bakarak geçiriyor. Araştırmacılara göre 2 saatlik sabit oturuşun ardından uzun dönemde obezite ve kalp rahatsızlığı riskleri yükseliyor. (4) Elbette bu çocukların sosyal yaşantıları ve iletişim kurma becerilerinin de gerilediğini tahmin etmek zor değil. Geçen 6 senede bu rakamların ne yazık ki artmış olması da çok muhtemel.

Ekran bağımlılığının işaretleri nelerdir? Aşağıdaki cümleleri kuruyorsanız çocuğunuz ekran bağımlısı olmuş olabilir:

  • Çocuğumun ekranda geçirdiği süreyi kontrol edemiyorum.
  • Çocuğumun ilgisini çeken/onu motive eden tek şey ekran gibi görünüyor.
  • Çocuğumun aklında olan tek şey ekrana bakmak.
  • Çocuğumun ekran kullanımı ailece geçirdiğimiz zamanları engelliyor.
  • Çocuğumun ekranda geçirdiği süreler ailemizde problemlere yol açıyor.
  • Çocuğum ekrana bakamadığında sinirli oluyor.
  • Çocuğumun ekrana bakmak istediği süre git gide artıyor.
  • Çocuğum gizli gizli ekrana bakıyor.
  • Çocuğum kötü bir gün geçirdiğinde onu mutlu eden tek şey ekrana bakmak oluyor. (5)

Ekran bağımlısı kişilerin beyin taramalarında bilim adamlarının bulguları:

  1. Gri maddede atrofi: Birçok araştırma ekran bağımlılığında beyindeki gri maddenin azaldığını veya doku miktarında düşüş olduğunu göstermiştir. Özellikle insula denen, insanlara karşı empati ve merhamet gösterme ve fiziksel sinyalleri duygularla birleştirme becerilerini geliştirme kapasitemizi etkileyen bölgede zarara sebep olur.
  2. Beyaz maddenin bütünlüğünde oluşan zarar: Beynin kendi içindeki iletişiminin kesilmesine sebep olur.
  3. Beynin dış zarında incelme: Bilişsel görevleri yerine getirmede noksanlığa sebep olur.
  4. Bilişsel fonksiyonlarda bozulmalar: Bilgiyi işleme veriminde ve dürtüleri bastırabilmede düşüş görülür.
  5. Şiddetli arzular ve dopamin fonksiyonlarında bozulma: Oyun oynama sırasında dopamin salgılanır ve oyun oynamak için duyulan arzular beyinde uyuşturucu bağımlılığındakine benzer değişimlere sebep olur. İnternet bağımlılığı aynı zamanda dopamin reseptörlerinde ve taşıyıcılarında azalmaya sebep olur. (6)

Peki ekrana çok fazla maruz kalmak otizme sebep olur mu?

Romanya’da çalıştığı çocuk hastanesinde 6 yıl boyunca çocuklarda otistik spektrum bozukluğu vakalarında çok ciddi bir artış fark eden bir psikiyatr sebebi bilinmeyen bu surumu incelemeye karar vermiş. İncelemelerinde televizyon, bilgisayar, tablet veya telefon kullanımı ile otizm vakaları arasında bir bağ fark etmiş. Ebeveynlerden ekranları tamamen kapatmalarını ve çocukları ile daha çok sokak aktivitelerinde bulunmalarını, yüz yüze konuşmalarını, kitap okumalarını ve oynamalarını istemiş. Bu uygulamalarla semptomlarda gerçekten gerileme görmüş ve böylece yepyeni bir kavram olan “Sanal Otizm” ya da ekrana bağlı oluşan otizmi keşfetmiş. 18 aylık gibi daha küçük hastalarda belirtiler birkaç ayda kaybolurken, 8 yaş gibi daha büyük hastalarda belirtilerin geçmesi iki yıldan uzun sürmüş. Doktorlar hastaneye gelen otizm vakalarının %90’ının “Sanal Otizm” olduğunu görmüşler. (7)

Ben bu araştırmaları okuduktan sonra kişisel olarak şuna emin oldum. Çocuğumu ekrandan tamamen izole bir şekilde yetiştirmeme imkan yok. Bizler için önemli olan, çocuğumuzun ekranla tanışma sürecini ve ekranı kullanım amacını doğru biçimlendirmek olmalı. Ekranı ödül niyetine, yemek yesin, oyalansın, sussun veya bizi biraz rahat bıraksın diye değil, kendini geliştirecek aktiviteler yapsın, eğlenerek gözetimimiz altında öğrensin diye kullanmalıyız. En az 2 yaşına kadar ekrana maruz kalmasına engel olmalı, 2 yaşından sonra da kısıtlı sürelerle önerilen şekilde zaman geçirmesine izin vermeliyiz.

 

Kynaklar:

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.