Çocuk ve oyun konusu çok derin ve çok kıymetli. Bu yüzden tek bir yazı ile değil bir yazı dizisi ile oyun konusunu derinlemesine inceleyeceğim.

Çocuklarımızla bağ kurmak deyince temastan, yakın uyumaktan, emzirmekten, ergonomik taşıyıcılarla taşımaktan, zorlamadan onun hızına ayak uydurarak yaşamaktan ve ihtiyaçlarını olabildiğince hızlı gidermekten bahsediyoruz. Peki ya oyun? Oyunun bağ kurmayı desteklemeye etkisi gerçekten muazzam ama bunun dışında da daha birçok faydası var.

Avusturya’da yapılan bir araştırmada, okulda çocuklara işlerini bitirdiklerinde oynamaları için oyuncaklar verilmiş. Sonuç olarak çocuklar okula gitmeye daha istekli hale gelmişler. Öğretmenler çocuklarla beraber sınıfta olmaktan ve vakit geçirmekten daha çok keyif almaya, veliler ise okulu daha çok beğenmeye başlamışlar. Temple Üniversitesinde yapılan başka bir araştırmaya göre ise okumayı bilerek ilkokula başlayan çocuklar, daha geleneksel bir oyun altyapısına sahip çocuklara göre ilk dönemde daha çok başarı göstermişler. Ancak yıl sonunda çok daha depresif bir ruh haline bürünmüşler. Sutton Smith’e göre “Oyunun zıttı çalışma değildir. Depresyondur.” (1)

Çocuğunuza kelimelerle anlatamayacağınız birçok şeyi oyunla anlatabilirsiniz. Örneğin bir kişinin gözden kaybolması demek yok olması demektir bebek için. Siz 5 dakika sonra geleceğinizi bilerek rahatsınızdır ama bebek bunu anlayamaz. Ben şimdi gidiyorum ama geri geleceğim dediğinizde bunun yardımı olsa dahi “ce ee” oyunları oynadığınızda çocuğunuz sizin gözden kaybolsanız da geri geldiğinizi daha net anlar ve bunu eğlenceli bir şekilde öğrenir. Daha büyük çocuklarla saklambaç oynamak da aynı etkiyi yapar. Bunun yanında bir de iyileştirici etkisi vardır ki bu gerçekten bazı durumlarda mucizevi etkiler yaratır. Özellikle ayrılık travmasına (ölüm, boşanma, habersiz uzun süreli ayrılıklar) maruz kalmış çocuklarla bu tür ayrılık temalı oyunlar oynamak travmaları iyileştirmeye yarar. Bu oyunlarda önemli olan kısım karşılaşma anlarıdır. Saklambaçta onu bulduğunuz anı çok büyük bir neşe ile hoplayıp zıplayarak, sarılarak kutlarsanız iyileştirici etkiler sağlar.

Oyunun bir diğer özelliği çocuğu korkutan veya üzen (ya da korkutacağını üzeceğiniz düşündüğümüz) şeyleri kontrollü bir ortamda eğlenceli bir şekilde deneyimlemesine olanak sağlamasıdır. Çocuk bir oyunun içinde, o durumun gerçek olmadığını bilerek o konudaki hisleriyle ilgili keşiflerde bulunabilir. Kontrol kendisinde olduğu için istediği yerde durabilir, baştan başlayabilir, sonucu veya süreci değiştirebilir. Bu kontrol sahibi durum, gücü çocuğa vererek altında ezildiği korkuları veya üzüntüleri daha kolay aşmasını sağlar. Kızım bir gün sokakta koşarken dirseklerinin üzerine şiddetli bir şekilde düştü. Canı çok yandı ve çok yaralandı. Bu yüzden olayın üstünden zaman geçmesine rağmen durup durup düştüm ben diyerek ağlıyordu. Hemen bir oyun kurdum. Ben İpek Nil oldum ve salonda yürürken bir anda yere düştüm. Düşerken de kalkarken de kahkahalarla güldüm. Kolum yaralandı anne gel öp de geçsin dedim. Önce benim yaptığım gibi bir bezle siler gibi yaptı ve sonra da öptü. Ben de sevinç içinde yaram geçti artık acımıyor diyerek boynuna sarıldım. Bu o kadar hoşuna gitti ki gülmekten yerlere yattı. Bir daha bir daha dedi. Bunu defalarca tekrarladık. O tekrar yapmamı istemeyene kadar aynı senaryoyu oynadım durdum. Sonra birkaç kere de kendisi aynı senaryoyu oynadı. Yarasını bana öptürdü ve geçti diyerek boynuma sarıldı. Bu oyundan sonra bu konu bir daha hiç açılmadı. Gerçekte yaşadığı acıyı oyunla iyileştirmişti.

Elbette farklı travmalara ve farklı durumlara yardımcı olacak farklı oyun türleri var. Bunları daha derinlemesine inceleyeceğim. Lakin burada şuna da dikkat çekmek istiyorum. Çocuklar için serbest ve yapılandırılmamış oyunlar çok önemlidir. Yaratıcılıklarını destekler, özgüvenlerini besler ve ihtiyaçlarını da ortaya çıkarır. Örneğin 3 yaşından büyük çocuğunuz bebek gibi davranmaya ve konuşmaya başladıysa bunun nedeni eve yeni gelen bebekten dolayı kendi durduğu yerle ve ebeveynlerinin ilgisini kaybetme korkusuyla ilgili olabilir. Bu tür oyunları genellikle çocuklar başlatır ve bu oyuna katılıp sürdürmeniz onu rahatlatacaktır. İstismar ve ihmal gibi travmaların iyileştirilmesinde de bu tür yaşça geriye gitme oyunları iyileştirici olabilir. Bu yüzden günlük akışta sizin sürekli bağımızı güçlendirelim diye düşünerek oyun kurmanız gerekmez. Çocuğunuzun yönlendirmelerine izin vermek ve onun yönetiminde kendisi talep ederse oyuna dahil olmak önemlidir. Zaten günde en azından bir kez sizinle birebir oyun talebinde bulunacaktır. Özellikle çalışan veya çok çocuklu ebeveynler için çocuklarının her biri ile ayrı ayrı her gün 15-20 dakika bile olsa birebir oyun zamanı çok iyi olacaktır. Bu süreçte sizi oyununa dahil etmek istemese bile odağınızı çocukta tutup müdahalede bulunmadan onu izleyebilirsiniz.

Oyunlarda çocuk liderliğinin etkilerini ölçen, laboratuvar ortamında anne çocuk ikililerinin gözlemlenmesi, annelere çocuk liderliğinde oyun oynama ile ilgili eğitim verilmesi, 10 hafta boyunca uygulama ve sonrasında da takip süreçlerini içeren uzun soluklu bir araştırma yapılmış. Kontrol grubu ve çocuk liderliğinde oyun grubu olarak iki grup oluşturulmuş. Her iki grupta yer alan annelere çocuklarıyla oyun oynama teknikleri konusunda eğitim verilmiş. Kontrol grubundakilere herhangi bir talimat verilmezken, çocuk liderliğinde oyun grubundaki annelere, oyun oynarken çocuğun liderliğine izin verme, pozitif şekilde dikkatini çocukta tutma ve yönlendirme yapmama gibi talimatlar verilmiş. Araştırmanın sonuçlarına göre çocuk liderliğinde oyun grubundaki çocukların anneleri ile işbirliğinde ve sosyo-duygusal becerilerinde pozitif değişimler gözlenmiş. Ancak ilginç olan, her iki grupta da oyun oynamaya bağlı ilerlemeler kaydedilse de sadece çocuk liderliğinde oyun grubundaki çocukların işbirlikleri sonraki 6 ayda da artarak devam etmiş. (2)

Oyun oynamayı küçümsemeyin, çocuğun oyunla öğrendiğini, oyunla büyüdüğünü unutmayın. Oyun oynamak her yaşta insan için stresi azaltan, duygusal dengeye gelmeyi sağlayan ve endişelerden sıyrılmayı kolaylaştıran bir aktivitedir. Deneyin, çocuğunuzun hayal dünyasına bir kez girdiğinizde siz de çıkmak istemeyeceksiniz.

 

2 Thoughts to “OYUNUN GÜCÜ-1”

    1. Bir çok ülkede oyun eğitimin vazgeçilmez bir parçası. Ülkemizde o günleri yakın zamanda görebileceğimizi sanmıyorum ne yazık ki. Bazı çok kıymetli öğretmenler oyun temelli yaklaşımlarda eğitim vermeye çalışıyor olsalar da bütün eğitim sisteminin bu temel üzerine inşası olası gelmiyor. En azından duvarlar örmeseler dediğiniz gibi…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.