Merhaba,
Daha evvel oğlum Uras Yaman’la geçirdiğimiz alerjinin hikâyesini yazmıştım bidunyacocuk’a. Dönüm noktası olan olayları kayıt altına almanın bizim için öneminin yanında belki benim gibi zaman zaman kafası karışan bazen de önünü görmekte zorlanan anneler için bir ışık olacağı ihtimaliyle yazıyorum. Çünkü insan zor zamanlarının hiç geçmeyeceğini sanırken başına gelenleri ise bir tek kendi yaşıyormuş gibi düşünüyor.
Çalışan bir anneyim; işe başlayalı tam bir yıl oldu. Oğlum Uras Yaman 34 aylık ve yaklaşık 2,5 aydır kreşe gidiyor. Günde 2-3 kez olmak üzere hâlâ emiyor. Emzirmeyi kendi tercihimle sonlandırmak gibi bir düşüncem yok. Doğduğundan beri istediği zaman, istediği kadar emdi ve kendi kararıyla da emme sayısını azalttı. Son birkaç aydır da yine benim müdahalem olmadan geceden sabaha bizimle aynı odada ama farklı bir yatakta deliksiz uyuyor (hastalık, burun tıkanıklığı, su içme isteği ile arada sırada uyanabiliyor).
Doğal ebeveynliği benimsemiş bir aileyiz. Katı eğitim kuralları, ödüller ve cezalar bizim çocuk yetiştirme anlayışımızda yok. Bu yüzden bez bırakma konusu da benim önümde kocaman bir dağ, omuzlarımda ise büyük bir yüktü. Hazır olduğunu nasıl anlayacaktım? Emzirirken bez bırakmak zor olmayacak mıydı? Gece çişe kaldırmak zorunda mıydım? Önce lazımlıkla mı alıştıracaktım yoksa doğrudan klozete mi oturtmalıydım? Kreşteki öğretmeni alışma döneminde nasıl bir tutum sergileyecekti? Dahası ben böyle bir eğitimi vermek zorunda mıydım? Bir gün gelip anne ben artık çişimi tuvalete yapacağım demesini beklemek çok mu hayalperestlikti? Yaşayıp görecektik.
Uras Yaman’a babaannesinin baktığı dönemde, kreşe başlamadan tuvalet alışkanlığını – buna tuvalet eğitimi dememeyi tercih ediyorum- kazandırmayı planlıyorduk. Benim ara sıra “Çişini tuvalete yapmak ister misin?” sorularım tamamen cevapsız kalıyor hatta dirençle karşılaşıyordum. En sevdiğim olan “Teklif var, ısrar yok!” mottomla devam ediyordum bez bağlamaya.
Eylül ayında kreşe başlatmayı planladığımız için yaz gelmeden civarımızdaki kreşleri araştırmaya başlamıştım. Eğer Uras Yaman evde tuvalet alışkanlığını kazanmamış olursa bu konudaki yaklaşımlarının ne olacağı da bizim seçimimizi etkileyecekti (Bu araştırma, görüşme ve en sonunda kreşe karar verme konusu ayrı bir yazı olur; konuyu dağıtmadan devam edeyim). Son görüştüğümüz kreşi çok beğenince tahmin ettiğimiz tarihten önce başlamasına karar verdik. Babaannenin de rahatsızlanıp apar topar ameliyat olmasıyla bir anda kendimizi kreşte buluverdik.
Kreş yöneticisiyle yaptığımız görüşmede konu tuvalet alışkanlığına gelince bugünden sonra kreşe başlayana kadar hayatında herhangi bir değişiklik yapmamamızı, kreşe alışma döneminde tüm düzenin değişebileceğini, tuvalet alışkanlığının da bu durumdan etkilenebileceğini söylediler. Tecrübelerine göre kreşe başlayan çocuklar birbirlerinden görerek daha kolay alışkanlık kazanıyor ve kendiliğinden bez bırakma isteğiyle geliyorlarmış. Benim de işime geldi tabii; bu aşamada yalnız olmayacaktım ve tam istediğim gibi oğlum hazır olarak bana gelecekti. Herkese göre bez bırakma zamanı gelmişti ama ben oğlumdan hâlâ bir istek görmediğimden ayak sürüyordum.
“Teo’nun Kaka Kitabı”nı elimize geçtikçe okuyorduk. Orada Teo’nun babasının kakaların nasıl oluştuğu ve kakaları tuvalete yaptığımızda onların nereye gittikleri ile ilgili oğluyla konuşmasını sevmişti. Tuvalet alışkanlığı konusunda başka bir kitap okumadık ama genel olarak anlatımını ve yaklaşımını sevdim. Parkta kaka yapan çocuğun yanından koktuğu için uzaklaşan arkadaşlar kısmını atlayarak okudum sadece. Eğer başına böyle bir şey gelirse utanmasına neden olur diye düşündüm. Çünkü analık…
Kurban Bayramı tatilinde oğlum anneannesine “Bana çiş yapmayı öğretir misin?” demiş. Orada bezini çıkartıp bahçede gezmesine izin verdim ama ne lazımlığımız vardı ne de klozet adaptörümüz. Çişini yapıyor, üstü ıslanıyor ama hiç rahatsız olmuyordu. Normalde üzerine bir damla su dökülse kıyameti koparıp üzerine değiştirten çocuk oralı bile olmuyordu. Ben ya evde olmayışımızdan ya henüz hazır olmadığını düşündüğümden ya da kendim hazır olmadığımdan bilemiyorum külot bezini yine giydirdim. Bundan da hiç rahatsız olmadı.
Tatil bitip eve geldiğimizde bir kreş gününün akşamında “Anne biliyor musun, arkadaşlarım böyle külotlarını indiriyor, böyle tuvalete çişlerini yapıyorlar.” diyerek heyecanla hem anlatıp hem de nasıl çiş yapıldığını göstermeye başladı. Sen de çişini arkadaşların gibi tuvalete yapmak ister misin oğlum diye sorduğumda hayır demedi. Ertesi gün kreşten alırken öğretmeniyle durumu paylaştım; öğretmeninin onunla konuşmasına ve oğlumdan alacağı dönüşe göre de hafta sonu alıştırmaya başlayabileceğimize karar verdik.
Öğretmeni gece ve gündüz tamamen bezi çıkarmamızı ve doğrudan klozete oturtarak alıştırma yapmamızı söyledi. Onu motive etmek için her çiş ve kaka sonrası çok sevdiği stickerlardan verebileceğimi, kendisinin de okulda bu şekilde yapacağını söyledi. Ödül vermeyi doğru bulmadığımı ama duruma göre bu konuyu değerlendirebileceğimi belirttim. Stickerın çocuklara tuvalet alışkanlığı kazandırma ve çocukları diş fırçalamaya alıştırma konusunda sıklıkla kullanıldığını biliyorum. Bana göre davranış değişikliğinin içten gelen bir istekle yapılması bir ödülle koşullandırarak yapılmasından iyidir. Bundan dolayı konuşmamızın üzerine bütün gece bunu düşündüm.
Oğlum öğretmenini çok seviyor ve ona güveniyor. Bizim çocuk yetiştirme yaklaşımımıza uygun olan bir eğitim anlayışı var hem okulun hem de öğretmeninin. Onu hiçbir şey için zorlamıyorlar, çocukları kıyaslamıyorlar, utandırmıyorlar, gün içerisindeki etkinlikleri serbestçe her şeyi keşfedebilecekleri şekilde yapılıyor ve her gün mutlaka temiz havada oyunlar oynuyorlar. Böyle bir ortamda ve öğretmenle bu alışkanlığı kazanacak olması ilk birkaç gün birkaç sticker almasının yanında çok daha önemli. Öğretmeninin işine karışmamaya ben de onun önerileri doğrultusunda hareket etmeye karar verdim.
Cuma günü öğretmeni Uras Yaman’a artık büyüdüğünü, isterse artık arkadaşları gibi çişini ve kakasını tuvalete yapabileceğini, beze ihtiyacı olmadığını anlatmış. Akşam kreşten alırken de “Annesi, artık Uras Yaman bezini takmayacak; çişini tuvalete yaparken ona yardım edersiniz.” diyerek bizi uğurladı.
Cumartesi sabahı kalkar kalkmaz bezini çıkardık. Ben sık sık “Çişin var mı?” diye soruyordum, o da bana yok diyordu. “Hadi oğlum, gel! Tuvalete oturalım, belki gelmiştir.” diyordum ama oturmuyordu. O gün sadece bir çişi tuvalete yapabildi. Her çiş yaptığında “Anne bu külot da çişimi tutmadı!” deyip durdu. Külotların bezlerden farklı olduğunu, çişleri tutmadığını, artık bez değil külot giyeceği için de çişini tuvalete yapması gerektiğini anlattım. Çocuğu o kadar çok sıktım ki çişin geldi mi sorusuyla, akşam “Anne bezimi giydirir misin?” dedi, giydirdim. Ne bileyim, benim duyduğum alıştırmalarda çocuk hep klozete oturtulur, sende yanında oturur, onu şarkıyla, kitapla oyalayıp çiş/kaka beklerdin! Pazar sabahı da bezi çıkardık. Külotların çişi tutmayacağını söyledim, çişi geldiğinde bana söylemesini istedim; “Tamam.” dedi. Çişinin geldiğini söyledi ama klozete oturmayı teklif ettiğimde istemedi. Üzerinde korna ve direksiyon olan lazımlığı getirdim ona yapmayı seçti.
Klozete değil de lazımlığa yapması kafamdan hemen bir endişe bulutu geçirdi ama bana göre bu işe başlamışken illa ki klozet diye ısrar etmek çocuğu bu işten soğutabilirdi. İstekliydi, direnmiyordu hatta çişini ve kakasını yapmayı sevmişti bile. O yüzden lazımlıkla devam ettik birkaç gün. Pazartesi günü okulda da sadece bir kez kaçırdıktan sonra ne evde ne de okulda hiç kaçırmadan devam etti.
Pazar akşamı beni işin en çok endişelendiren kısmına gelmiş olduk. Bezsiz yatıracaktım ama gece çişe kaldıracak mıydım? Yatağına alt değiştirme bezlerinden koyup çarşafını serdim. Tamamen külotla yatırmayı gözüm kesmediği için alıştırma külodu giydirip öyle yatırdım. Kendisi uyanıp çişim var demezse uyandırıp çişe tutmayacaktım. Her şeyin doğal akışında olmasını istiyordum ve çişe kaldırmak benim için çocuğun ihtiyaçlarına müdahale etmek gibiydi. Uyku arasında çiş yaparsa değiştirecektim ve zamanla alışmasını bekleyecektim. Sabaha kuru kalkmıştı ama çişini yapmak ister misin diye sorana kadar alıştırma küloduna yapmıştı bile. Onu bez zannetmiş. “Bu da çişimi tutmadı anne!” dedi. Anladım ki sadece külotla yatırmalıydım yoksa onu da bez zannedip yapacaktı. Çünkü külodun çişi tutmadığını öğrenmişti, ayarları bozmaya gerek yoktu. Sonraki gecelerde hep külotla yattı ve su içmek için uyansa bile altına kaçırmadı. Bir gece burnu tıkandığı için ağlayarak uyandığında çişinin geldiğini söyledi ve tuvalete yaptı.
Sticker konusuna gelirsek; ilk iki gün çişini ve kakasını yaptığında sticker vereceğimi söyledim. Normalde de evde sürekli bir yerlere sticker yapıştırıyor. O gün de çiş sonrasi bir sticker verdim ama çiş harici sticker yapıştıralım mı anne, dediğinde olmaz demedim ve yapıştırdık. Bazen de okulda öğretmeninin yaptığı gibi eline yıldızlar çizdirdi. İkinci gün de her çiş ve kaka sonrası sticker verdim ama sonra o istemedi ben teklif etmedim. Stickerleri normal seyrinde yapıştırmaya devam ettik. Her yere, her zaman yapıştırdığımız için sticker tuvalet alışkanlığı için bir itici güç oldu mu emin değilim.
Klozete yapmak istememesinin nedenini aldığımız adaptörün tam olarak oturmaması ve o hareket ettikçe yerinden oynaması olduğunu fark ettim. Eşimden tüm arkadaşlarımın evinde gördüğüm ve memnun olduklarını tahmin ettiğim Ikea klozet adaptörünü almasını istedim ve bingo! Şimdi “Anne çişim/kakam geldi!” diye koşa koşa banyoya gidiyor, küçük taburesini klozetin önüne çekip adaptörünü de üzerine koyup işini hallediveriyor.
O gözümde büyüttüğüm tuvalet alışkanlığını da kısa sürede ve sancısız atlatmış olduk. Hâlâ bu kadar kolay olmasına şaşırıp kalıyorum. Bizim şansımız kreşte arkadaşlarını görmesi ve öğretmenini çok sevip ona güveniyor olmasıydı. Ne evde ne de okulda tuvalet konusunda zorlanmamış ve utandırılmamış olması onun da bezsizliği bu kadar kolay kabullenmesini sağladı sanırım. Zorlamayınca da oluyormuş. Eğer bu aşamada dirençle karşılaşsam, sinirlendiğimi hissetsem ve yapamayacağımı düşünseydim kesinlikle daha sonra denemek üzere geri adım atardım.
Her çocuk birbirinden farklı, biricik ve çok özel. Hepsi her olaya farklı tepkiler veriyor ve tümünün farklı hassasiyetleri var. Sizin alışkanlık kazandırmanız daha uzun sürmüş olabilir ya da daha kısa ve çocuğunuz bu kadar kolay kabullenmemiş olabilir, hepsi normal. Önemli olan onları oldukları gibi kabullenmek ve istemedikleri şeyleri zorla yaptırmamak. İstemiyorlarsa vardır bir sebebi elbet. Bazı şeyleri zamana ve akışına bırakmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum çoğu kez. Çünkü çocuğumuzla inatlaştığımızda kazanan kimse olmuyor. Kimsenin istediği olmadığı gibi çocuğumuzla da aramızda kötü bulutlar dolanmaya başlıyor. Sonra uykudaki masum hallerine bakıp vicdan azabından yüreğimiz sıkışıyor. Bu duyguyu hangimiz bilmeyiz ki!
Çalışan anne, kreşe giden ve hala emen yaklaşık üç yaşında bir çocuk… Umarım bizim hikâyemizde siz de kendinizden bir şeyler bulursunuz.
Sevgiler.
Nazlı Tantoğlu